2 Ekim 2012 Salı

Sonbaharbölümbir


Bir ekim daha gördük ya daha ne isteriz ki hayattan.
Ekim sanki, 4 mevsimin çektiği halayın başı gibi. 
Çünkü ben mevsimleri saymaya sonbahardan başlıyorum. Sonbahara ise ekimden. Standardın ne dediğinin önemi yok, günümüz sonbaharı eylülden değil ekimden başlar benim için. Her bedeni sevindirmez maalesef sonbahar. Küçükken kurumuş yapraklara basınca çıkan sesin, yaprakların kemiklerinin kırılması ile çıktığına düşünebilen bünyeleri en iyi taşıyan mevsimdir. Aynı zamanda borsada yalnızlığın alıcısının en çok olduğu mevsim. Pencelerin, "sıcak oldu biraz açalım, üşüdük biraz kapatalım" hengamesi sayesinde pencereliklerinin farkına vardıkları mevsimdir.
Neyse, nihayet o günler geldi, geliyor. Ağaç yapraklarının, gariban hale gelinceye dek yağda kavrulan soğan rengine kavuştuğu günler var ya, heh işte onlar. Ya da sabah uyanınca göğe bakıp, "sanki Tanrı'nın, mavi boyası bitmiş de yerine biraz gri katarak gökyüzünü boyamış bugün " dediğimiz günler. Eğer, griyi katarken fazla sulandırmışsa, yapacak bir şey yok, o gün el mahkum hava yağmurlu olacak. Devamı için ekimden bir miktar yol almak gerek..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder