Benim de yüzleştiğim bir dizi olay
sonrası farkına vardığım bir koleksiyon aslında. Zira hayatında hiç bez bebeği
olmamış kız çocuklarındanım ben. Bırakın bez bebeği, bebekle oynadığımı dahi
bilmem ya da hatırlamam. Ama ciddi sayılacak bir bez bebek koleksiyonum var-mış
meğer. (Endişeye mahal yok, konu ajitasyon çerçevesinde dönmeyecek. Zira konu
çocukluğunu yaşayamamakla ilgili değil, ilgi alanı farklılığı tamamen) Misal;
tarihimde bebekle oynamışlığım yoksa da şahane bir mahalle maçı kaleciliği
tecrübem vardır ki; çocukluğum boyunca dönemin ünlü kalecisi Simoviç olarak
anılmışlığım bundandır.
Koleksiyon nasıl oluştu derseniz, şöyle ki:
Ben çok sayıda ve özenle insan biriktirdim hayatımda.
Her dönemde, güzel ve iyi arkadaşlıklarımın olduğuna şahit oldum, inandım.
Övündüm hatta bunla. Sonra zaman içinde gördüm ki, evet bazı güzel
arkadaşlıklar edinmişim kendime ama bazıları bezdenmiş. Bildiğiniz
bezdenmişler, sadece kumaşları farklıymış. Farklı farklı kumaşlardanmış hepsi.
Bazısı ketenden, bazısı satenden, ipekten, naylondan, polyesterden, bazısı
yalandan hatta. Tüm bu bebeklerin içini de ben doldurmuşum. İstediğim gibi hem
de. Benim gözümde arkadaş ama içten içe doldurulmuş insanlarmış meğer. Bir
çeşit dolduruşa gelmişler yani. Sonra da inanmışım gördüğüm, sahip olduklarımın
sahiciliğine. Elimle koyduğum gibi bulduğumu anlamamışım.
Kumaşını çok beğendiklerimin içine
"kendimden" koymuşum en çok. Çünkü, kendimi görmek istemişim
gözlerinde, hallerinde. En çok onları lanetlemişim aslında bilmeden. Sevmekten
öldürmüşüm en çok onları. Beklenti üstüne beklenti yüklemişim. Bana dair
olsunlar istemişim. Verdiğim kadar almak istemiş, aldığım kadarını hak ettiğime
de inandırmışım kendimi. Bazısının içine özen koymuşum, bazısına şefkat.
Bazısınaysa her şeyden koymuşum. Sonra hangi duyguya ihtiyaç duymuşsam hayatta
dönüp de onda aradığımı bulmuşum ya da bulmayı beklemişim, bulamayınca
düşmüşüm, ağlamışım, acımışım ve üzülmüşüm. Sonra da dönüp onları üzmüşüm.
Halbuki ben; hallerini, varlıklarını olmadıkları halde öyle olduklarına
yormuşum. Ne zaman ki; 5 koyup 3 almaya başladım işte o zaman farkına vardım
koleksiyonumun. Bez bebeklermiş onlar meğer benimm istediğim tavırların,
özenlerin, sevgilerin ve dahi hayatların içlerine sıkıştırıldığı. Ortaçgil'in
de dediği gibi "çokmuşlar ama hiç yokmuşlar"
“yalanlar
istiyorsan, yalanlar söyleyeyim,
incinirsin,
yine de sen bilirsin”
Çok güzel bir anlatım...
YanıtlaSilNe yazık ki hepimiz belki seninki kadar çok sayıda olmasa da "bezden bebekler" yapmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi :(
Teşekkürler Berivan...
asıl ben özeninize ve ilginize teşekkür ederim..zira uzun yazdığımı söyleyip okumayan arkadaşlarım bile varken..Okumak bir yana, yorum yapmanız bile çok başka ve değerli bir şey benim için..
YanıtlaSilkendimle gurur duyucam neredeyse bu konuda pesini birakmadigim surekli pacana asildigim icin.. yoksa bu lezzette yazabilecegini belki sen bile goremeyecektin.. muhtesem bir anlatim olmus...
YanıtlaSilokurken herkes gibi ben de kendi bez bebeklerimi düşündüm. galiba en büyük bez bebeğim de seninkilerden biriyle ortak. her ne kadar içini ben doldurmuş olduğumu artık anlıyorsam da boğazıma hala bir yumruk yerleşebiliyor.
YanıtlaSilsadece bir duyguma tercüman olmadın, bazı şeyleri idrak etmemi de sağladın.
teşekkürler beri