Kendi gözleri
kapanana dek ölümlülüğünden emin olamayanların dünyasında yaşıyoruz. Acımasızlıklarının,
hoyratlıklarının, değer bilmezliklerinin son anda bile olsa keşke dedirteceğinin
ayırdında olmayanların dünyası. Üzerine bastığı her insanın, aslında kendi
içinde ayak izi bıraktığını fark edemeyenlerin, her adımını sonsuzluğa attığı
inancı içinde olanların, aldıkları, verdiklerinden fazla olanların, canı
acıyanlardan çok, acı çektirenlerin kurguladığı, ipleri tuttuğu bir sahne bu. Dramatik
hayatlarının altında ezilen, ısrarla “neden ben” diye kendini yaralayan ruhlar,
döktükleri gözyaşlarına tecrübe diyor. Büyüdükçe öğreniyor ki ruh; tecrübe
denen olgu fazla sulu ve tuzlu. Yükte ağır pahada hafif “tecrübeleriyle” rutubetli
yaşamlarına devam ederken yaralarına “tecrübe” dökmüş ruhlar, kaybettiği insan sayısıyla yerle yeksan olma halinin
eşdeğer olduğunu fark ettiğinde ölümlülüğün aslında yalnızlıkla eşdeğer olduğunu
da fark etmiş oluyor insan. İşte orası “keşkeden” bir adım evvel, “tühten” bir adım
sonrası. Kiminin başlangıcı, kimininse bitiş noktası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder