İnsan en çok susarken yoruluyor. Emin değilim, belki susacaklarını
biriktirirken, belki de taşırken; ancak neticede yoruyor insanı sükûnet.
Biriktirmek nispeten daha kolaysa da, kapasitesinden aşanı taşımakla
yükümlü
bünyeyi zorluyor hayat bazı-an. Öyle anlarda 3-5 cümleyi sırtlamak, dünyayı
sırtlamaya eş değer oluyor. Her harf onlarca kg yüklüyor omurgaya,
büküldükçe bükülüyor insanın sırtı, duyduklarına ayrı, sustuklarına ayrı
eğimle yanıt veriyor vücut. Alfabedeki her sesin sessizliği arttıkça, değişiyor
omurganın da yatayla yaptığı açı.
Kendi susan ağlamaz misali, sorumluluğunu yükleniyor tek başına hayata, ona, buna susan müteaahit bünye ama çoğul sessizliklerde durum başka. Kimin sustuğunun önemi olmuyor iki kişilik suskunluklarda. Anlamaya çalışırken mimik denen yüz kaslarının çabasını, otobandan son sürat geçen yüzlerce aracın peşinden, aradığının hangisinde olduğunu bilmeden koşmaya benziyor, karşıdaki sessizliğin vermeye çalıştığı mesajı almak.Anlamak marifetse de, susabilmek de başka bir meziyet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder