tag:blogger.com,1999:blog-84826196472475096612024-03-14T05:25:04.008+03:00Hayat ve Mat Meselesihayatı konserveleyip de saklıyorum.her daim taze kalıyor.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.comBlogger24125tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-71580349508752441742013-12-24T21:31:00.001+02:002013-12-24T21:39:10.336+02:00hediye gibi geldin, hoşgeldin:)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"><object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/f_R8tfKlavI/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/f_R8tfKlavI&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/f_R8tfKlavI&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></span></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">" hayatta her sözün, </span><br />
<span style="font-family: inherit;"> her sesin, </span><br />
<span style="font-family: inherit;"> herkesin bir yerde mutlaka bir karşılığı var..</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">bazen bir iklim, </span><br />
<span style="font-family: inherit;"> sarı yapraklara yazılmış bir hikaye..</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> ya da kardan yapılmış adamlardan korkan çocuklar,</span><br />
<br />
<span style="font-family: inherit;">kiminin bir kitap,</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> beyaza yazılmışsa da, karadan da kara harflere teslim</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> </span><br />
<span style="font-family: inherit;">birilerinin bir şiir</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> belki bir şair</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> - Cemal Süreya belki.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"> belki Turgut Uyar.</span><br />
<br />
<span style="font-family: inherit;">herkes korkulardan muzdarip,</span><br />
<span style="font-family: inherit;">herkes anılardan mürekkep.</span><br />
<span style="font-family: inherit;">yalanlarsa herbirimize yorgan.</span><br />
<br />
<span style="font-family: inherit;">güzel sözler elmasa dönen kömür kadar kıymetli </span><br />
<br />
<span style="font-family: inherit;">misal, </span><br />
<br />
<b><span style="font-family: inherit;"><i><u>hediye gibi geldin,</u></i></span></b><br />
<b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b>
<b><span style="font-family: inherit;"><i><u>hoşgeldin</u></i>:) "</span></b>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-72219510559989426482013-11-23T20:58:00.003+02:002013-11-23T21:04:33.966+02:00Haydarpaşa: bir garın olabileceğinden çok daha derin bir yara<span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: large;"><i>"...ben Haydarpaşa yıkılmadan, enkazı altında kalanlardanım.</i></span></span><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: large;"><i><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: large;"><i>şehirlerarası trenler geçti </i></span></span>üzerimden milyonlarca kere. her şeyim parçalandı da sadece anılarım ve şarkılarım yek pare. Haydarpaşa: bir garın olabileceğinden çok daha derin bir yara"</i></span></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-45350801668828923422013-10-17T21:15:00.001+03:002013-10-17T21:16:14.029+03:00yol tarifi<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
</w:Compatibility>
<w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel>
</w:WordDocument>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156">
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Kendi gözleri
kapanana dek ölümlülüğünden emin olamayanların dünyasında yaşıyoruz. Acımasızlıklarının,
hoyratlıklarının, değer bilmezliklerinin son anda bile olsa keşke dedirteceğinin
ayırdında olmayanların dünyası. Üzerine bastığı her insanın, aslında kendi
içinde ayak izi bıraktığını fark edemeyenlerin, her adımını sonsuzluğa attığı
inancı içinde olanların, aldıkları, verdiklerinden fazla olanların, canı
acıyanlardan çok, acı çektirenlerin kurguladığı, ipleri tuttuğu bir sahne bu. Dramatik
hayatlarının altında ezilen, ısrarla “neden ben” diye kendini yaralayan ruhlar,
döktükleri gözyaşlarına tecrübe diyor. Büyüdükçe öğreniyor ki ruh; tecrübe
denen olgu fazla sulu ve tuzlu. Yükte ağır pahada hafif “tecrübeleriyle” rutubetli
yaşamlarına devam ederken yaralarına “tecrübe” dökmüş ruhlar, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kaybettiği insan sayısıyla yerle yeksan olma halinin
eşdeğer olduğunu fark ettiğinde <b>ölümlülüğün </b>aslında yalnızlıkla eşdeğer olduğunu
da fark etmiş oluyor insan. İşte orası <b>“keşkeden”</b> bir adım evvel, <b>“tühten”</b> bir adım
sonrası. Kiminin başlangıcı, kimininse bitiş noktası. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-51071708984328293572013-10-09T21:34:00.002+03:002013-10-09T21:35:13.806+03:00Kendi susan ağlamazİnsan en çok susarken yoruluyor. Emin değilim, belki susacaklarını
biriktirirken, belki de taşırken; ancak neticede yoruyor insanı sükûnet.
Biriktirmek nispeten daha kolaysa da, kapasitesinden aşanı taşımakla
yükümlü
bünyeyi zorluyor hayat bazı-an. Öyle anlarda 3-5 cümleyi sırtlamak, dünyayı
sırtlamaya eş değer oluyor. Her harf onlarca kg yüklüyor omurgaya,
büküldükçe bükülüyor insanın sırtı, duyduklarına ayrı, sustuklarına ayrı
eğimle yanıt veriyor vücut. Alfabedeki her sesin sessizliği arttıkça, değişiyor
omurganın da yatayla yaptığı açı.<br />
<br />
Kendi susan ağlamaz misali, sorumluluğunu yükleniyor tek başına hayata, ona, buna susan müteaahit bünye ama çoğul sessizliklerde durum başka. Kimin sustuğunun önemi olmuyor iki kişilik suskunluklarda. Anlamaya çalışırken mimik denen yüz kaslarının çabasını, otobandan son sürat geçen yüzlerce aracın peşinden, aradığının hangisinde olduğunu bilmeden koşmaya benziyor, karşıdaki sessizliğin vermeye çalıştığı mesajı almak.Anlamak marifetse de, susabilmek de başka bir meziyet. <br />
<br />
<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-66322940583500484982012-11-26T23:05:00.005+02:002012-11-26T23:05:57.116+02:00Pazar günü başka kokar..
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Beynimin ücralarına iltica etmiş
kokular var. Burnumda yerleşik hayata geçenlerden çok daha başkalar. Misal, akşam
apartmana girince insanı sarsan karamelize soğan kokusu gibi burun reseptöründen
şıp diye düşmezler akla. Kaçıncı kattaki teyzenin yemek yaptığını bile
bilirsin, karşılaştığın ilk soğanın ten kokusunu takiben. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Calibri;">Neyse, asıl niyetim mülteci
kokulardan bahsetmek, onlar ki: sinsi sinsi bekler ve zamanı gelince son
darbeyi vururlar. Buruna doluşları ile anlarsın ki; hayat eğer isterse, kıyma
makinesinden geçirircesine kıyabilirmiş insanın içini. Bir anıyı, bir şarkıyı,
bir adamı, bir kadını ve belki koca bir dönemi hatırlatmak için bekliyor, sivrisineklerin
karanlıkta insanın uykuya dalmasını beklediği sabırla. Sadece bir kez burnuna
çalınmak ve bu sayede senden koca bir günü, geceyi ve belki de daha fazlasını çalmak
için, en kuytuda bekliyor. Anıların tereyağından çekilebilircesine ince olmalarıyla
da paraleldir, her anının kendine has bir kokusu olduğu gerçeği. Benim anılarım
kokuludur en azından. <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Calibri;">Mesela; çocukluğumun ve ilk gençliğimin
“pazar günü kokusu” durur beynimde-burnumda bir yerde. Bazen öyle bir şey bulur
çıkartır ki onu yerinden, sanırsın ki, içimde yer sarsılmış da tsunami vurmuş
geçmiş sahillerimi. Öylesine dağıtır etrafımı. Bir nostalji güzellemesi değil
bu yazı. Benim gerçeğim, benim içim. İçimde daha da içe gömülmüş içim. <o:p></o:p></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Sabah Hikmet Şimşek ile başlayan ve
gece Parliament gece yarısı kulübünün müziğini duyana dek süren pazar gününün
kokusu, Omo ve Yumoş ikilisinden elde edilen deterjan kokusuna, banyo
yapanlardan gelen sabun, şampuan kokusunun, okul ayakkabılarının boyanmasından
kaynaklı lostra kokusunun ve üniformalarının ütülenmesine istinaden çıkan buhar
kokusunun karışması ile elde edilen, tarifi zor bir birleşimdir. Aslen o
dönemde herkesin evinde olan bir kokudur ama kimsenin evinin kokusu,
diğerininkine benzemez. Ve benim için en güzel parfüm esansıdır, esasında. Dünyada
güven duygusunun, huzurun bir kokusu varsa işte; o kokudur benim için. Haftada bir
banyo yapıldığı zamanlardır evimizde ve en küçükten başlamak suretiyle herkes, pazar
günü banyo yapar. Okul formalarını ve mendilleri ütülemek evin büyüklerine,
okul ayakkabılarını boyamak ise evin küçüğüne düşer. Herkes kendi tırnağının
kesilmesinden sorumluysa da, en son yan gözle bir bakar bu işi savsaklayan var
mı diye yetkili merci. Bizimkilerin müziği başladığında herkesin temizlik faslı
bitmiş, yemek yenmiş, çay, kuruyemiş ve meyve tüketimi için gerekli tüm donanım
salondaki sehpada konuşlanmış olur. İlk aleni yalanları da o zamanlarda söyledim
ben, sırf -niyeyse- salonda uyuyabilmek için. Yatağıma gitmemektir tek derdim.
En büyük hedefim, o dönem; salonda uyumak. Niyet açık, yalan net “ben uyumuyorum,
gözlerimi dinlendiriyorum sadece”. Sanki bir gece, bu yalanım her zamanki gibi,
yine kabul görmedi ve yatağa pışpışlandım ben, burnumda o koku, kulağımda
Parliament gece yarısı kulübünün başlama müziği, içimde pazartesi sendromunun
sıkıntısı, gözümü kapattım. Sanki aradan yıllar geçmedi ve ben şimdi gözümü
açtım, ama ne o koku var burnumda, ne o müzik kulağımda…Pazartesi sendromuysa sabit,
hala yanı başımda… <o:p></o:p></span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-22988835670174447482012-11-26T23:05:00.000+02:002012-11-26T23:05:08.026+02:0020 yaş dişi:)<div class="text_exposed_root text_exposed" id="id_50b3d9562ff505887798370">
<span class="userContent">Bu saatte uykumdan kaldırdın hayret bi' şi..<br /> Evlat olsan sevilmezsin, o kadar feci.. <br /> Bir işe yarasan anlayacağım azmini.. <br /> Ama derdin ne, olayın ne, yirmi yaş dişi..<br /> <br /> Bir çaba, bir çaba sanki gizli görevi var.. <br /> Anla be arkadaş bu çene sana dar.. <br /> Olmaz, olamaz benim çenem sana yar..<br /> Bir bırak ya yakamı, git başka şeye sar..<br /> <div class="text_exposed_show">
Çenemi sızlatan kökü kuruyasıca ..<br /> Madem bir amacın yok, ne diye bu çaba.. <br /> Bak bu tavırların sevimsiz hatta bence çok kaba.. <br /> Ya sen bırak peşimi, ya ben çektireceğim ha!!!</div>
</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-14591806040469048072012-11-26T23:04:00.001+02:002012-11-26T23:04:02.375+02:00Yaka paça, bir yerde...<div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: justify;">
<span class="userContent">Bir imparatorluk yıkılınca yılmıyor, yenisini dikiyor içimdeki göçebe halk. Bu yıkılışı takiben büyücek bir göç kalkıyor içimin şehir meydanından. Olay yerinde bıraktıklarım var, yıkıntılarıma bekçi niyetine. Onlar belki de hep geride kalmaya yeminli parçalarım. Bir sonraki konaklama yerine yol almak için, annesinin paçasından çekiştiren çocuk misali heveslerim de var elbet. Bilmediği yere, ruhumu<span class="text_exposed_hide">...</span></span></div>
<span class="userContent"><div class="text_exposed_show" style="text-align: justify;">
değilse de bedenimi zorla götürmeye yeminli küçük askerlerim. Ama çoklukla geride bıraktıklarımda kalır aklım. İçimin hevesleri evin en son akla gelen çocukları misalidir. Seslerini duymak, söylediklerine uymak zoruna gider yıkıntılarda kalmaya meyilli aklımın. Onlar paçamdan çekiştirse de geride kalanlardan uzaklaşan ayak izlerimi sürer gözlerim gizliden gizli. Geçmişini, geri dönüp kolayca bulsun diye geçtiği yollara gölgesini bırakır ruhum. Her anısı bir Hansel, her anısı bir Gratel olur, her yanı şekerlemeden yapılma yapış yapış yaşamın. Geride bıraktıklarına istinaden açlık kan şekeri düşük olur böyle ruhların. Başlarını döndürür, gözlerini karartır hayat. Adım atamazlar ileriye. Oturmak isterler bulundukları yere hemen. Gitmek zorunda olduğunu bilen beden devem eder yine de ama sadece beden. Bedeni ilerleyen ruhumun geride bıraktığı parçalarını paramparça eder aynı hayat. Onların paramparçalıkları bırakmaz bu kez de paçamı. Hep geride, hep öncekinde kalırım bir şekil. Yakam geleceğe evlatlık verilmiş, paçamsa geçmişin cami merdivenine bırakıp kaçılmış misali. Yakası bir yerde paçası bir yerdelik böyle vücut bulur bende. Geçmişim giriş, geleceğim gelişme ve yine aynı geçmişim sonuç olur sanki büyüdükçe. Bilirim ben ne kadar büyüsem de yakam paçam hep bir yerde.. Ve yine bilirim ben bu yazı böyle bitemez devam etmek zorundadır bir yerde..</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: justify;">
</div>
</span><div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-17078100011707033132012-11-03T23:52:00.002+02:002012-11-03T23:52:14.445+02:00Sadece atlar ve karıncalar...<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ortamdaki insan sayısı, gözlerimin doluluk oranının bağımsız
değişkeni epeyce bir süredir. Varsa ağlayacağım, Çin ordusu karşıma dikilse umurumda
olmaz yani. Kalabalıklara da ağlayabilirim ben, kabalıklara ağladığım kadar
sıklıkla değilse de. Gözlerimdeki daimi buğu buzdolabında kalmış üzümü hatırlatabilir
kimine. Kimine de içerinin sıcağıyla, dışarının soğuğu arasında kafası karışmış
ve buğuya kesmiş araba camını. Aksi gibi, sıklıkla, gözyaşı sayaçlarının
mühürlendiğini düşündürecek kadar ketum hislenen insanlara öykündüğüm bir
gerçek. Bu arada lafı gelmişken, Tanrı bizim sayaçlarımızı, hangi sıklıkla ve
kime okutuyor acaba? Daha doğrusu, şayet böyle bir uygulama varsa, kontrollerden
sonra bana kesilecek faturanın yüksekliğinden şüphem yok. Çünkü alabildiğince
su kattığım alınganlığım, kulak memesi kıvamına gelince, ağlarım ben. Maşallah hayat
ve nam-ı diğer insaniyet, insanı hamurdan beter yoğurduğundan kıvamı tutturmak
konusunda zorluk çektiğim söylenemez. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
Hayatın bir lunapark olduğu gerçeğini kabullendikten sonradır
“neden sürekli lunaparkta kaybolmuş çocuk gibi” ürkek ve ağlamaklı hissettiğimi
anlamam. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu açıdan bakınca gördüğüm, insaniyetin
namının yürü ya kulum denmişçesine hızlı bir şekilde almış yürümüş olduğu gerçeğini
de ekleyince dağarcığıma, anlayabiliyorum artık neden ışık tayfından geçebilen
her konunun beni kolayca ağlatabildiğini. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eskiden sadece “İnci gitme” diyen Ozan’ın sesi ağlatabilirken
beni; şimdi 38 km dışından dünyaya selam ederek atlayan eloğlunun iki parmağı
bile göz yaşartıcı bomba etkisi yapabiliyor bünyemde. Bahsi geçen tuzlu suya
bağlı kaygan zeminimde düşen herkesin “hayırdır?” sorusuna, en konuyu uzatmayı
sevmez halimle “yaşlanıyorum” herhalde diye verdiğim yanıtın doğrusunun, aslında
artık kimsenin lunaparkta kaybolduğumu fark etmemesi olduğunu, bir ben
biliyorum, bir de lunaparktaki atlıkarıncalar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-27188175726266347852012-10-26T00:27:00.001+03:002012-10-26T00:30:24.175+03:00"RöneŞans'a içelim."<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu gece ne fark ettim biliyor musun,
ne fark ettirdin. Durup dururken, hayır canım ne münasebet, ne durup dururkeni,
ne yapsak etsek durmadan akıp giden zamanda, kurduğun tek bir cümleden, neyi
fark ettim. Toptan düzeltiyorum, tek bir cümleden fark etmedim az önce tümden bir
arkadaşlığa dair neyi kabul ettim biliyor musun? (İnsan isteyince ne cümleler
kurabiliyor değil mi?) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Adının öznesi olduğu tüm
cümleleri silsem hayatımdan, hiçbir şey değişmiyor. Hiçbir şey anlamsızlaşmıyor.
Bazı zamansal boşluklar oluyor günün belli saatlerine dair, ama sadece o kadar.
Acıttı mı? İşin kötü yanı, hayır! <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yani; sen özneli, sen nesneli, sen
gizli özneli, senli benli, senli bizli ne varsa çıkartsam, hayatımda anlatım
bozukluğu falan olmuyor. Tuhaf. Bir çeşit dahi anlamındaki “de’siymişsin“ hayatımın.
Hani; şu ayrı yazılması gereken; ama lüzumlu lüzumsuz önceki kelimeye
bitiştirilen “de”. Hayat film şeridimin negatifinde elimizle senin üzerini
kapatsak, hayatımın anlamı değişmiyor, elbette kalsan daha estetik. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Gökyüzüne bakıp gördüğüm bir
yıldız gibisin, ışığı gözümde ama kendisi uzun zaman önce yok olmuş. Varlığın
aslında bir aldatmacaymış da senin bir cümlen sırtıma dokunup, “boşuna bakma o
yıllar evvel patladı” demiş gibi sanki. İşte bu şekilde fark ediyorum, seni
konumlandırırken elim hep mouse’un zoomundaymış. Neden şimdi “bana dair Rönesans’a”
girdin dersen. “Bilmem herhalde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">RöneŞans’a</i></b> “ derim. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Tesadüfen yani”.</b> Belki de seni zorla anlamlandırmaya
çalıştığımı gördüm, sana rağmen, süresiz anlamsız tutarsız davranışlarına anlam
vermeye çalışan zihnim, kabullendi bu karşılıklı anlamsızlığı. Enerjini böyle
hoyratça harcayacağın insan kaynakların yok artık, insan tasarrufuna gitme
vakti diye fısıldadı kitaptan başını kaldıran bana. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><o:p></o:p></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Öyle ki; senle eski
fotoğraflarıma baksam, kalbimden, kızgın yağa atılmış tek bir parça patatesin
çıkardığı “cız’ı” çıkartamazmışsın. Çıkartamazmışsın diyorum, çünkü senle hiç
ortak fotoğrafımız yok, belki de bir tane var. Yan yana geldiği anı belgelendirme
gereği duymayan iki bünyenin bildiğini, kuldan saklamak ne mana diye romanlara
inat bir avamlıkla yazıyorum bu satırları. Beynimin böylesi tuhaf düşünceleri al
–sat yaptığı bu gece, patates mi, sen mi deseler? Düşünmeden patates derim.
Düşünsem, yine patates derim. En azından vücutta depolanır derim. Ancak seni
nereme koydumsa onca zaman içinde, olmadı. “Saklayamadım”. Kendime sende yer buldum
mu? Pas deme hakkımı kullanıyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sen bu satırları okurken, benim
bu satırları yazarak, yazmadan evvel durduğum noktadan koşarak uzaklaştığımı
düşüneceksin belki; ama madem doğrulardan bahsediyoruz bu gece düzelteyim: Sen
bu satırları okurken ben, aslında hep olduğum kadar uzakta olacağım. Ya da
belki “herhangi birisinin” durması gerektiği yerde “hasbelkader” durmuş bir
insan olarak, kameraya el sallayarak senin setinden geçiyor olacağım.Endişeye
mahal yok ne diyor 21. yy Türkçe sözlü pop müzik şarkısı “ bir varmışım, bir yokmuşum”.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-8944650166744279652012-10-20T16:06:00.004+03:002012-10-20T16:21:55.523+03:00Çok şey anlatmak isteyip de pek bir şey anlatamadığım yazı<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;">
<span style="mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Kendimden büyük her şeye kafamı
kaldırarak baktığım zamanları özlüyorum ve özlemek duygusu sadece o anlarda
anlam buluyor bende. Hayatı -di'li geçmiş zaman üzerinden anlatmadığım, favorimin
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“gelecek zaman” olduğu yıllardı. Gelecek
üzerine kuracağım hayatımın Karadenizli olmayan müteahhidiydim o aralar. Zemini
yanlış seçmiş olmalıyım ki, hayat iki salladıysa beni, yediyle sarsılmışım gibi
geldi bana. Kim bilir belki de yapım gereği. Malzemeden çaldığıma dair
kuşkularım oluştu sonra. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Herkesin bana sen
dediği, benimse çoklukla siz dediğim dönemleri müteakip yıllardır
hissizleştiğim zamanlar. <strong><em>"Siz"</em></strong> oldum his<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">siz</i></b>leştim sanki ve
hissizleştikçe daha bir dilsizleştim sanki. Büyüdükçe kelimelerim dağarcığıma
değil, doğrudan darağacına gider oldu benim, kendi kelime dağarcığımın mezarlık
bekçisi oldum. Kalabalığa susup, organizmama konuştum. İnsanın ağzından
çıkanlarla aklından geçenlerin aynı olamayabileceğini öğrendikten sonradır Tanrı'nın
bazılarını sırf doğal hayatın çeşitliliğini bozmamak ve insan türünü zengin
göstermek için yaratıp, sahiplendiğini fark etmem. Yoksa çevredeki şuuru yitmiş
insan evlatlarının varlığının başka bir açıklaması olamazdı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br /></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><a name='more'></a> </span><span style="mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kimsenin doğuştan
kırmızı başlıklı kız olmadığının, şartlar gerektirirse o rolün kendim dahil
herkese cuk oturacağının bilinciyle yazıyorum bu satırları. Hepimizin
çantasında kırmızı başlık ve kurdun şekilden şekilde ruhu biliyorum. İnsanlar
arasındaki ideal mesafenin kolumuzu uzatarak önümüzdekinin omzuna
dokunabildiğimiz mesafe olduğunu öğreten beden eğitimi öğretmenimin kulakları
çınlasın. Ne zaman ki medeni bir sevgi gösterisi olan el sıkmanın önemi ve gereği
yayınlandı resmi gazetede, kolumuz ötekinin omzundayken mana kazanan
ilişkiler de başkalaştı sanki. Elimiz kolumuz havada kaldı, neyi nereye koyacağımızı
bilemez olduk. Herkesin omzu kendine omuz, kolu da boşlukta bir kol olarak
kaldı kalalı, toplum bireyselleşmekten yaralı. Toplumsal bireyselleşmenin kokuşmuş
“leşleri” başuçlarımızdaki. Herkes başkasının kokusundan şikâyetçi. Sanki dünya
sadece ona, sanki dünya sadece sana, sanki dünya sadece bana <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">dünyaymış</b>
gibi. Halbuki, gazoz kapağımı ki dünya herkes kendi cebinde biriktirsin. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-79073026506575540862012-10-17T18:59:00.001+03:002012-10-17T18:59:28.450+03:00Her arkadaşımın adı ya bir çiçek adıdır bende, ya da bir çeşit bahar<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ruhumun hayatı yüklenebilirliği neyin sayesinde artıyor biliyor musun arkadaşım? </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Senin sayende.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Burada olduğumu bilmek, yalnızken bile korumayla geziyormuşsun hissi vermiyor mu sana da?</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Orda olduğunu bilmenin bendeki hissiyatı bu çünkü. İhtiyaç halinde Voltran’ı oluşturabilme ihtimalinin dayanılmaz hafifliği. Aramızdaki mesafeyi uzunluk ölçü birimleri ile ölçmek ne kadar ölçüsüz ve manasızsa, aynı gök kubbe altında nefes alıyor olmanın verdiği güven, bir o kadar kuvvetli ve manadan mürekkeptir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Onlarca insan arasında, görmeden, gülüşünden de tanıyabilmeliyim seni, ama en çok ağlarken burnunu çekme sesinden. Ağladığının fark edilmemesi için çaba sarf ettiğin o birkaç saniyelik telefon sessizliğinde benim kulağıma gelen gürültü, içimin kaldırabileceği desibel sınırından kat be kat fazladır, verdiğinden daha azını bile alsa yine de bilançoyu denkleştirebilir içimin muhasebecisi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Varlığımın kedi yanını simgeliyor, yazıya dökebildiğim “canımsınlar”. 9’undan biri senin payına düşüyor her seferinde. Sanki sen varken, ben bacaklarımı dizlerimden büküp eğilebilecek ve “şimdi sırtıma dünyayı koyabilirsin” diyebilecek kadar iddialıyım yeryüzünde. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kızgınlık duygusu nereye düşüyor dersen. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u></u><u></u></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hani anne teyze ikilisi uzaktaki çocuklara göndermek için önü İngilizce yazılı tişört alır. Sana ”bak bakayım önünde kötü bir şey yazıyor mu” diye sorar. Sen de “oo çok ayıp şeyler yazıyor, boşa almışsın bunları hayatta da kimseye gönderemezsin” diye kendince komiklik yaparsın ve annen de kızarak “eşek sıpası” der ya, işte bir annenin çocuğuna eşek sıpası derkenki kızgınlığı kadar büyük bir kızgınlık aramıza düşebilir ancak. O da düştüğü anda buharlaşır zaten. O yüzden; biz ne zaman yan yana gelsek hava hep nemli, hep yağmurludur arkadaşım. Yazları sıcak ve nemli, kışları soğuk ve yağışlı iklimlerde gelişir, en yeşil yapraklı arkadaşlıklar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Özetle; arkadaşlık, kimi zaman kocaman bir Japon bahçesidir, ki her mevsim yeşil kalır ve her şartta çiçek açar, kimi zamansa kimsenin bilmediği bir şarkıdır, sadece iki kişinin kulaklarında çalar. Her arkadaşımın adı ya bir çiçek adıdır bende, ya da bir çeşit bahar.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-31077446907521514832012-10-13T22:57:00.001+03:002012-10-13T23:10:26.011+03:00"Oğuz Atay'ın külkedisi olmak"<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Oğuz ağbi senin doğduğun bu güne, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gölgemizi düşürmek için nasıl çaba harcıyoruz
bir bilsen. Tutunamayanlar’ın son sözcüğünü yazdığında hissettiğini düşündüğüm
o tamamlanmışlık duygusu kadar derin bir eksiklikle yaşıyoruz çünkü. Eksiğimiz
bile bizden fazla. Sırf hayat bizden bir yerinde bahsetsin diye, adımımızı
attığımız her toprak parçasını, elimizin değdiği her şeyi, bedeni ve hayatı
sahipleniyoruz. Daha ruhumuza ve hatta bedenimize sahip çıkamazken, maddeye
işaret eden her şeye soyadımızı veresimiz var. Türkçe’ de en çok kullanılan ek “iyelik”
ekiymiş diye duydum. Bir çeşit sahiplik eki yani. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İnsanın kendinden ve ruhundan başka her şeyi
sahiplenme isteği ne tuhaf. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sen yaşarken de insan kendini bilemedikçe “3 yanlış bir
duyguyu” götürür müydü? Yoksa 80 sonrası çocukların payı mı bu? Günümüz insanın
duygusuzluğunu başkaca bir formülle açıklayamıyorum çünkü ben. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="mso-spacerun: yes;"></span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ortaokuldan beri şaşkınlıkla izliyorum hayatı. Çünkü
ortaokuldan beri, evimizin bahçesinin çevresini tel örgüyle çevirmek istesek,
kaç metre tel örgüye ihtiyacımız olacağını hesaplayarak bilebiliyorum da, bazen
kendimin ne istediğini, ne hissettiğini bilemiyorum. Acaba ne hissediyorum diye
sokağa çıkıp, köşeden elinde tel örgüyle gelen Berivan’la karşılaşmak, kendime
bu kadar uzak, hırdavatçıya bu kadar yakın olmak garibime gidiyor. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ee çocuk benden ne istiyorsun dersen: <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Geri gel istiyorum. Gel, beni bul ve anlat. Hayatın koruyucu
jelatinini yırtmadan çıkarmak mümkün mü mesela? En kötü bundan bahset. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Beni kolay bulasın diye bulduğum her “yeni dökülmüş betona
ayak izlerimi bırakıyorum”. Oğuz Atay’ın külkedisi olmak en büyük hayalim. Kim
bilir kaç apartmanın temeline yatır oldu 38 numara ayaklarım. Ağaçlarda
kazınmış olarak gördüğün harflerin de bazıları bana ait. Dünyaya iz bırakmak
deyince aklıma bu kadar fiziksel çözümler geliyor işte. Bir de tel örgülerle
adımı yazabilirim eldeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fazla tel
örgülerle. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Son olarak; <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Cemal Süreya’yı görünce ona, soyadından düşürdüğü “y”
olabilir ümidiyle, bulduğum bütün “y” harflerini toplayıp biriktirdiğimi söyler
misin? Çünkü cümle içinde kullanılmış bütün harflerin toplamı bir Cemal<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Süreya etmedi henüz. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İyi ki doğdun Oğuz ağbi. <o:p></o:p></span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-20014976908710480482012-10-13T17:04:00.000+03:002012-10-13T17:04:00.850+03:0012.10.2012 cuma özeti <div style="text-align: justify;">
<span class="userContent">günden herkese kalan özet başka olsa gerek..herkesin günü temize çektiği vakit de başka.. benimki bu zamana denk düştü.. hani evde telefon çalsa, arayanın hayırlı bir haber vermeyeceğinden emin olunan, besmelesi bol zamanlardan birinde helalleşesim var cuma günüyle..beni sırf 12.10.2012 cuma gününden sözlüye kaldırsalar, ne zaman olur bilemiyorum ama mesela kıyamet günü dolaylarında.."tam hatırlayamıyorum ama sanki, asıl film başlamadan evvel pek yakında sinemalarda anatemasıyla hayatımızı işgal eden fragmanları izlerkenki beklentiyle geçirdiğim, o günlerden biriydi" derim gibime geliyor..</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-44446227181052308772012-10-12T10:33:00.001+03:002012-10-12T10:33:15.644+03:00"selam dünyalı ben dostum…”<div class="text_exposed_root text_exposed">
<span class="userContent">Tamam, her zaman göğüslerine alıp pışpışlasınlar da demiyorum ama bazı anlarda sanki <em>“bahçelerine habersiz girmişim ve ağaçlarından elma çalıyormuşum”</em> muamelesi yapan insanlar var hayatımda. Bilmiyorlar ki, bazen bahçe kapısında elinde tüfekle bekleyen Hulusi Kentmen imajı bile yetmiyor duruşlarını hafifletmeye. Haliyle sürekli pazartesi sendromlulardan hallice dolanır olduk. Olduk diyorum çünkü bunun sadece kişisel bir duygu olmadığını düşünüyorum zira etrafta “insan bataklığına “ düşmüş de çıkmak için bir el bekliyor gibi görünen bir dolu insan var. Tabi bu gruba beynini aksesuar olarak taşıyanları dahil etmediğim apaçık. </span><a name='more'></a><br />
<div class="text_exposed_show">
İnsanın zor zamanlar için ciğerlerinde oksijen depolayamaması çok acı. Her an “soluk alabildiği” ortamlarda olamayabiliyor. Kimin yanında huzurla nefes alıp verebilececeğini bilemiyor insan bazen. Nefes darlığı çektiren bünyeler, çaktırmadan “kalbin (misafir) odacıklarının başköşesine” kurulmuş olabiliyor. Çaktırmadan yakınlaşma deniyor buna <em>beriteratürde</em>. Neden yaptıklarına dair fikri bile olamayabiliyor insanın. Böyle zamanlardan birinde yazmış olsa gerek Turgut Uyar,</div>
<div class="text_exposed_show">
</div>
<div class="text_exposed_show">
“ama sizin adınız ne,</div>
<div class="text_exposed_show">
benim dengemi bozmayınız..” diye. </div>
<div class="text_exposed_show">
</div>
<div class="text_exposed_show">
Ben onunki kadar derinini yazamasam da kendimce sürekli aynı şeyi söylüyorum içimden ama en içten şekilde: </div>
<div class="text_exposed_show">
</div>
<div class="text_exposed_show">
"Bunu sana kaç kez daha söylemem gerekli bilmiyorum ama <em><strong>selam dünyalı ben dostum</strong></em>…”</div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-40755756123120578572012-10-06T19:39:00.001+03:002012-10-06T20:22:24.969+03:00“Magma yeryüzüne çıkınca aniden katılaşır.” <span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tam 31 yıldır hayatın gözüne girmeye çalışıyorum.
Bir sırtımı sıvazlasın, bana bir aferin fısıldasın diye yapmadığım kalmadı. En
çok da okula gitmişim bunun için sanki. Bu 31 yılın %61'ini, sistemin ağır bir
taşı olarak bilfiil örgün öğrenci sıfatıyla geçirerek, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
arşivlerinde defalarca yerimi aldım. Devlet bana ilkokuldan yüksek lisansa dek adımdan
ziyade çeşitli numaralarla hitap etti. Ben büyüdükçe bu numaralar da çeşitlilik
gösterdi ve niyeyse uzadı. Hatta lise süresince Fransız İhtilali olmuştum. Fransız
İhtilal’liğim hayattaki en büyük iddiamdır. Devletimiz sağ olsun özgüven
vermeye çalıştı bu sayede bünyeme. Ancak olmadı. Belki de Fransız İhtilali ağır
geldi daha az reformist okul numaralarına ihtiyacı vardı, kaldıramadı belki, neticede
yazık oldu bana.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Belki de "burda" demedikçe
"orda" olduğunun anlaşılmıyor olması da dokunmuş olabilir. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Netice hayatının %61'inde olay yerindeki varlığı
ancak yoklanmak suretiyle anlaşılan insanlara hangi numarayı versen bünyeye
yetmez. Ağır gelir, taşıyamaz varlığını.. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tüm öğrenim hayatım boyunca edindiğim tek işe
yarar bilgi "magma" ile ilgiliydi sanırım. Hani yerkürenin çekirdeğinde
bulunan sıcak eriyik var ya. İşte onla ilgili. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Magma yeryüzüne çıkınca aniden katılaşır.” Bu
bilginin benim hayatımdaki doğruluğunun şerefine yazı yazıyorum zaten. Anlamak
için değil, anlatmak için hiç değil. İçim dışıma çıksın, çıkar çıkmaz da taşlaşsın
diye..<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-16681267519610370932012-10-06T18:15:00.001+03:002012-10-06T18:15:29.892+03:00şeytan ayrıntıda gizli..hala..<span class="userContent">Hayatta her kederin bir karşılığı olduğunu, bu karşılığın da hiç verilemezse bir miktar tuzlu su ile ödenebileceğini öğreneli epey oldu. Sanki, vücutta önce gözyaşı bezleri tepki veriyor, sonra beyin devreye giriyor gibi. İnsanın %60’ının su olduğunu öğrendiğim zamanları epey geride bıraktımsa da, o bilgiyle inatlaşırcasına, ağırlığımca ağladığımı bilirim. İçimin artezyen kuyusunu bulduğumu sandığım bile oldu hani. Ağlamaklı olduğum kadar anlamaklı olsaydım, epey bir evvelden anlardım elbet, insan soyunun toprağa, mülkiyete, cana ve kana doymazlığının hadsizliğindeki detayı çünkü şeytan hala ayrıntıda gizli..</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-1641597138823103172012-10-02T21:49:00.000+03:002012-10-02T22:37:39.225+03:00Sonbaharbölümbir<span lang="EN"></span><br />
<span lang="EN"><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir ekim daha gördük ya daha ne isteriz ki hayattan. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ekim sanki, 4 mevsimin çektiği halayın başı gibi. </span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></span><span lang="TR" style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çünkü ben mevsimleri saymaya sonbahardan başlıyorum. Sonbahara ise ekimden. Standardın ne dediğinin önemi yok, günümüz sonbaharı eylülden değil ekimden başlar benim için. Her bedeni sevindirmez maalesef sonbahar. Küçükken kurumuş yapraklara basınca çıkan sesin, yaprakların kemiklerinin kırılması ile çıktığına düşünebilen bünyeleri en iyi taşıyan mevsimdir. Aynı zamanda borsada yalnızlığın alıcısının en çok olduğu mevsim. Pencelerin, "sıcak oldu biraz açalım, üşüdük biraz kapatalım" hengamesi sayesinde pencereliklerinin farkına vardıkları mevsimdir. </span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman TUR;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Neyse, nihayet o günler geldi, geliyor. Ağaç yapraklarının, gariban hale gelinceye dek yağda kavrulan soğan rengine kavuştuğu günler var ya, heh işte onlar. Ya da sabah uyanınca göğe bakıp, "sanki Tanrı'nın, mavi boyası bitmiş de yerine biraz gri katarak gökyüzünü boyamış bugün " dediğimiz günler. Eğer, griyi katarken fazla sulandırmışsa, yapacak bir şey yok, o gün el mahkum hava yağmurlu olacak. Devamı için ekimden bir miktar yol almak gerek.. </span></span></div>
<span style="font-family: Times New Roman TUR;"></span><br />
<span style="font-family: Times New Roman TUR;"></span><br />
<span style="font-family: Times New Roman TUR;"><div style="text-align: justify;">
</div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-75966428809093007442012-10-02T21:35:00.001+03:002012-10-02T21:35:14.624+03:00"suya sabuna dokunmamak, aslında kirli kalmaktır.."<span class="userContent">bazıları aynı yolu yürüyebileceği birilerini arıyor..bazılarıysa bulduklarıyla aynı yolu yürümeye razı.kendi yolunu çizmeye ihtiyaç bile duymuyor.bir başkası karar versin, sınırları çizsin, kendisi de resmi (hayatını) boyarken, sınırlardan taşırmasın yeter.başkasının boya kalemlerinden kendi gökkuşağını yapabilecekleri belletilmiş, böyle de öğretilmiş belki. şaşırtansa kimsenin atasözünü tamamlamaması.."suya sabuna dokunmamak, aslında kirli kalmaktır.."</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-42437220748729153442012-09-27T20:42:00.001+03:002012-09-27T20:43:15.557+03:00"'gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiç bir yere gitmiyor.'' <span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Sanki bir el tarafından boğazım sıkılıyormuş hissine sebep olan iç sıkıntımın, çocukken son damlasına kadar yemek için, tabiri caizse; ümüğünü sıktığım çokokremlerin laneti olduğunu düşünüyorum artık. İçine koyduklarından daha fazlasını yemek isterdim sanki. Bence çoğumuz sırf bu sebeple çocukluktan lanetli çünkü büyüdükçe öğretildim ki hayatı anlamak için "çocukluğumuza dönmemiz" gerekiyor. Yani; hayatı en anlamaz olduğumuz zamanlara. Sonra da anladım ki: yetişkinken çıktığımız her yokuş, küçükken plastik leğenle kaydığımız tepelerin başında bitiyor. Kim bilir belki de tekrar o tepeye çıkıp avaz avaza bağırmamız gerekiyor. Büyüdükten sonra çocukluğumuzu sindirmemiz gerekiyor. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Edip Cansever'in ''Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiç bir yere gitmiyor.'' dizesini anlamamdan kısa bir süre sonradır, her hayatın bir çocukluk üzerine kurulu, her çocukluğun da koca bir hayattan sorumlu olduğunu anlamam. </span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Belki biz de Tanrı'nın çokokremleriyizdir, kim bilir. Endişeye mahal yok, okuduklarıyla günaha girmiyor insan, ben bile günaha girmiş sayılmam yazdıklarımla, çünkü bana da bunları yazdıran, burnunun ucu hep kömür karası küçük bir kız çocuğu zaten, plastik leğeniyle tepede beni bekleyen. </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-58508454330291256842012-09-25T17:45:00.000+03:002012-09-25T20:55:35.344+03:00Neşet Ertaş <br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-indent: 0px;">
<span style="background-color: rgba(255, 255, 255, 0);"> Sanki bu devrin algısı gereği, bilge olabilmek için; dinginlikte üst sınıra ama salaşlıkta modernizme yakın, gelenekten - yerelden kopuk, önce kendi kültüründen uzaklaşmış, uzak coğrafyalarda ruhen gezinmiş ancak sonra kendine dönmüş ve hayatın gerçeğini orda bulmuş olmak, sakin duruşunu,</span><span style="background-color: rgba(255, 255, 255, 0);"> her söyleme karşı beslediği hoşgörüye yormak, çoklukla Kuantum’dan mürekkep olmak gerekiyor. Belki de ben yanlış anlıyorum günümüz bilgelik demeçlerini. Demek istemiyorum ki; yaşam tek bir şekilde yaşanır ve tek bir şekilde insan kendini bulur ve benim tasvir ettiğim yol yanlıştır. Kesinlikle hayır, herkesin bilgelik yolu başka bir yerden geçer. Ama işte anlatmaya çalıştığım guru protipine uygun olmayan bir “bilge” idi Neşet Ertaş. Sanki o, hiçbir yolda kaybolmadan, aramadan, doğuştan, doğalında bir bilgeydi. Ne kendini ifade etmede kullandığı sözcükler, ne de görsel başka bir şey, zihnimde yer etmiş bilgelik ön koşulunu sağlar değildi, 21. yy dijital bilgeliğiyle uyuşmaz bir görüntüdeydi yani. Kendi içine paralı yolculuklara çıkmadan, spritüel workshoplara falan katılmadan içine hakim olabilen, yazı atölyelerinde yaratıcı yazım kurslarına katılmadan, kalbini diline akıtabilen bir insandı Neşet Ertaş, o yüzden başkaydı. Sadece “sen beni gönlünce mutlu mu sandın” mısrası bile kaç tane romana, kaç tane yaşama bedeldir kim bilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="background-color: rgba(255, 255, 255, 0);"> Sanılmasın ki; “sırf” öldüğünden yazıyorum ben bunları, hayır. Sevgili Yüksel, lisede bir sebeple bağlama ile Acem Kızı’nı çalıp, bana onu tanıttığından beri, İç Anadolu’dan çıkan en güzel insandır benim için Neşet Ertaş. Sadece benim için değil bence. Bu ülke insanın çoğunun kalbini yarsanız, içinden mutlaka halk türküleri, o türkülerin bazılarından da Neşet Ertaş çıkar. Ölmüş olsa da çıkar. Çünkü saf yaşamı türkü yapıp avucumuza koymuştur o, başka bir dilde aynı hayatı kendince anlatan Red Hot Chili Peppers’lar falan da sonradan tuzu biberi olabilecektir ancak. . </span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-29622644901477512412012-09-22T22:07:00.003+03:002012-09-22T22:07:32.889+03:00"çok zorlarsak, küçük bir öykü de denebilir buna"<div style="text-align: justify;">
81 yılı Ocak ayı dolaylarında, anne baba doktor üçlüsü, muayenehanede yeni doğan bebeğin sağlık durumu hakkında konuşmak üzere bir aradalar .Belli ki üçlünün dizilimi baba oğul kutsal ruh üçlüsünden hallice.Konan teşhis net: çocuğun kalbi büyük..</div>
<div style="text-align: justify;">
Mesleki olarak konuşursam diyor doktor:</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
"Vücuda gereken kan deveranından sebep, bu büyük kalbi çalıştırmak için çok oksijen gerekeceğinden çabuk yorulacaktır çocuk falan falan, ancak manevi hayatı için çok sorun olacağını sanmam.Zira, hayat, ülke ve diğer insani şartlar çocuğun kalbinin büyük ve fazla yanlarını törpüleyecektir zamanla. Çok uzun sürmez kalbin olması gerektiği boyuta ulaşması.. Hatta o kadar küçültebilir ki bu törpü kalbini, o halde zalimliğine tıp bile çare olamaz, çocuğunuzun aman dikkat..Neyse olumsuzu bir yana bırakalım..Törpülenirken elbet kanayacaktır kalp bir miktar, o sebeple arada kontrol edilmesinde fayda var, kan kaybından ölmesin sonra..Yo yoo kontrole bana getirmeyin ben anlamam o tür kanamalardan, kendi kendini muayene edecek artık kendini.."</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Güzide gurubun üçü bir yerde hallerinin sona ermesinin üzerinden 30 yılı aşkın zaman geçmiş..O zaman bebek aralarında değilken, onun hakkında konuşmalarından doğan söz hakkını kullanmak için yazdım ben bu satırları. Malum 81'den bahsediyorum, o dönemde söz hakkı kavramı pek revaçta değil..Merak edenler için henüz yeterince küçülmemiş de kalbi zaman zaman kanadığını seziyormuş afacan. Doktor haklı çıkmış en insani yorumuyla. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Bense önemli bir noktaya parmak basayım isterim: Bu blogun yazarının yazdıklarının bir bölümü, acayip bir hayal ürünü ama hangi hasattan kaldırılmış ürün derseniz, valla benim de net bir bilgim yok..Çünkü kim ne zaman ne ektiyse tarlaya, hasatını kaldırmayı unutmuş çoklukla. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-68337971305914975262012-09-21T20:50:00.000+03:002012-09-22T13:49:37.343+03:00" bez bebek koleksiyonum ve ben" <span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="font-family: Times New Roman;">
</span></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Benim de yüzleştiğim bir dizi olay
sonrası farkına vardığım bir koleksiyon aslında. Zira hayatında hiç bez bebeği
olmamış kız çocuklarındanım ben. Bırakın bez bebeği, bebekle oynadığımı dahi
bilmem ya da hatırlamam. Ama ciddi sayılacak bir bez bebek koleksiyonum var-mış
meğer. (Endişeye mahal yok, konu ajitasyon çerçevesinde dönmeyecek. Zira konu
çocukluğunu yaşayamamakla ilgili değil, ilgi alanı farklılığı tamamen) Misal;
tarihimde bebekle oynamışlığım yoksa da şahane bir mahalle maçı kaleciliği
tecrübem vardır ki; çocukluğum boyunca dönemin ünlü kalecisi Simoviç olarak
anılmışlığım bundandır. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Koleksiyon nasıl oluştu derseniz, şöyle ki:<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ben çok sayıda ve özenle insan biriktirdim hayatımda.
Her dönemde, güzel ve iyi arkadaşlıklarımın olduğuna şahit oldum, inandım.
Övündüm hatta bunla. Sonra zaman içinde gördüm ki, evet bazı güzel
arkadaşlıklar edinmişim kendime ama bazıları bezdenmiş. Bildiğiniz
bezdenmişler, sadece kumaşları farklıymış. Farklı farklı kumaşlardanmış hepsi.
Bazısı ketenden, bazısı satenden, ipekten, naylondan, polyesterden, bazısı
yalandan hatta. Tüm bu bebeklerin içini de ben doldurmuşum. İstediğim gibi hem
de. Benim gözümde arkadaş ama içten içe doldurulmuş insanlarmış meğer. Bir
çeşit dolduruşa gelmişler yani. Sonra da inanmışım gördüğüm, sahip olduklarımın
sahiciliğine. Elimle koyduğum gibi bulduğumu anlamamışım.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kumaşını çok beğendiklerimin içine
"kendimden" koymuşum en çok. Çünkü, kendimi görmek istemişim
gözlerinde, hallerinde. En çok onları lanetlemişim aslında bilmeden. Sevmekten
öldürmüşüm en çok onları. Beklenti üstüne beklenti yüklemişim. Bana dair
olsunlar istemişim. Verdiğim kadar almak istemiş, aldığım kadarını hak ettiğime
de inandırmışım kendimi. Bazısının içine özen koymuşum, bazısına şefkat.
Bazısınaysa her şeyden koymuşum. Sonra hangi duyguya ihtiyaç duymuşsam hayatta
dönüp de onda aradığımı bulmuşum ya da bulmayı beklemişim, bulamayınca
düşmüşüm, ağlamışım, acımışım ve üzülmüşüm. Sonra da dönüp onları üzmüşüm.
Halbuki ben; hallerini, varlıklarını olmadıkları halde öyle olduklarına
yormuşum. Ne zaman ki; 5 koyup 3 almaya başladım işte o zaman farkına vardım
koleksiyonumun. Bez bebeklermiş onlar meğer benimm istediğim tavırların,
özenlerin, sevgilerin ve dahi hayatların içlerine sıkıştırıldığı. Ortaçgil'in
de dediği gibi "çokmuşlar ama hiç yokmuşlar"<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">En önemlisi de "bezdenlik" kesinlikle
onların suçu değilmiş çünkü bütün her şeyleri benim tarafımdan
"bezenmiş" kişilermiş onlar. İnsanlara belki de istemedikleri
sorumluluklar ya da beklentiler yüklemişim. İstediğim gibi davranmadıkları
zaman da başta kendiminki olmak üzere bir dolu kan dökmüşüm. Bir dolu tuzlu
vucut sıvısı tüketmişim.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Koleksiyonumun çeşitlilği ve sayısal üstünlüğünden
dolayı kendime ithafen, bir şiir yazmak istesem, sadece Özdemir Asaf’a
öykünürdüm herhalde: <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“yalanlar
istiyorsan, yalanlar söyleyeyim,</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt 177pt; mso-margin-top-alt: auto; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">incinirsin,<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt 247.8pt; mso-margin-top-alt: auto; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">yine de sen bilirsin”<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times New Roman;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0pt;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0pt; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0pt; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0pt; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></span> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Nw0Hi189XmQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-305625891597345012012-09-20T19:38:00.002+03:002012-09-20T19:38:41.177+03:00 “her beden, her mekan ruhuma dar”<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
İnsanın bazı hislerinin boğazında düğümlenmesi ile (anlık da olsa) kadınlarda da adem elması oluşabildiğini gösterir kederle, bir dolu haksızlık ve bir o kadar da şaşkınlıkla yaşadığımız bu coğrafyadan “yaradılış üzerine” tartışmalar ya da farklı teoriler çıkmasını bekleyen var mı aramızda? Kendi adıma sanmıyorum. “Yaralanış teorileri” söz konusu olsa teorisyen olabilecek en az 60 milyon geniş ufukludan birisi de işte benim. Her şeyden öte “böylesi bir bünyeye” sahipken bir gün kendimden taşacağımı biliyordum. Bir şekilde taşacaktım da, buna ne sebep olacaktı ve bu taşma neye sebep olacaktı bilmiyordum. Nihayet öğrendim. Sebeplerini bulmak zor değil, ülkenin coğrafi koşullarından tut da insanın hayvani özellikleri arasındaki milyon tane konu ile çeşitlilik arz ediyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Galiba şuuruma hakim olmaya başladığım 20’li yaşların başında hayatı biriktirmeye başladım ben. Onca yıl süresince bilgi üzerine, kat kat ütülü kaygılar ve yaşanmışlıklar istiflemeye devam ettim sonra. Bildiğin tıka basa doldurdum ruhumu. Bir süre sonra sığmadı hiçbir şey. Hakkaniyetin, hakkı bile hık dedi boğazımda kaldı bazen. Sığmadı hayat içime, ofladım yine de çıkmadı. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Başka insanları gözlemleyip, bunca insan acılarını nereye koyuyor arkadaş diye düşünmeye başladıktan sonra aklıma ilk gelen iki şeyden biriydi selüloz. Ağaç yani, kağıt yani. Diğeri de notalar. Gördükçe, duydukça, yaşadıkça ve başka başka yerlere koymaya başladım kendimi sığdım mı? Sanmam ama en azından içime sığdırmadığım sıkıntımın karşılığı da “hayat ve mat meselesi” oldu. Nereye koyacağımı bilemediğim acılarımı, öfkemi, kederimi ya da denk düşerse sevincimi kolalayıp saklamak üzere buradayım işte. Zaman ne gösterir, bilmem ama bugün itibarı ile kendime dair bildiğim tek şey; her güne başka bir kaygı ve acıyla başlatan bu ülkede</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<u></u><u></u></div>
<div class="yj6qo ajU">
<div aria-label="Kısaltılmış içeriği göster" class="ajR" data-tooltip="Genişletilen içeriği gizle" id=":m8" role="button" tabindex="0">
<img class="ajT" src="https://mail.google.com/mail/images/cleardot.gif" /></div>
</div>
<div class="im adL">
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
“her beden, her mekan ruhuma dar”..<u></u><u></u></div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"> </span></div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8482619647247509661.post-52300485334568247932012-09-18T15:43:00.000+03:002012-09-18T15:43:01.425+03:00İlk yazıdan bir önceki yazı bu....... ve Berivan yazmaya karar verir...Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/04248970578707109882noreply@blogger.com1